Pages

21 Şubat 2013 Perşembe

Gol kelimesi`nin Afrikadaki karşılığı George Weah.

Tadı damağımızda kalan izlemeye doyamadığımız futbol yıldızları vardır, işte onlardan biri de benim için George Weah.




Avrupa’daki futbol hayatına 1988-89 sezonunda Fransa’nın AS Monaco takımında başlayan Liberyalı oyuncu Weah, bu kulüpte 4 sezon oynadıktan sonra 1992-93 sezonunda Paris Saint-Germain takımına transfer olmuştu.
Paris SG takımında geçirdiği 3 başarılı sezonun ardından 1995-1996 sezonunun başında İtalya’nın seçkin kulübü AC Milan’a transfer olan ve aynı yıl FIFA tarafından ‘Yılın Futbolcusu’ seçilen Weah, bu ünvana layık görülen ilk Afrikalı futbolcuydu.
Bu prestijli ödülün yanı sıra 1989, 1994 ve 1995 yıllarında Yılın Afrikalı Futbolcusu ödüllerini, 1995 yılında Avrupa'da Yılın Futbolcusu ödülünü (ki ‘Ballon d'Or’ olarak da bilinen bu ödül ilk kez bir Afrikalı oyuncunun oluyordu), 1996 yılında ‘FIFA Fair Play’ ödülünü ve 1998 yılında‘Yüzyılın Afrikalı Uyuncusu’ ödülünü alan Weah, Afrika’nın yetiştirdiği en büyük futbolcu olarak tarihe geçti.
Bu parlak futbol kariyerini İngiltere’nin Chelsea ve Manchester CityFransa’nın Marsilya veBirleşik Arap Emirlikleri’nin Al-Jazira takımlarında geçirdiği kısa sürelerle noktaladı.
Kaynak: Wikipedia..







1 Şubat 2013 Cuma

Recep Niyaz Resitali..

Dün oynanan A2 Ligi Klasman Grubu’nun ilk haftasında Kartalspor ile karşılaşan Fenerbahçe A2  takımı maçın da Recep Niyaz resitali vardı izleyemeyenler için buyrun özeti.

Cidden kendi yaş kategorisinde inanılmaz oynuyor..

 

18 Ocak 2013 Cuma

Fenerbahçe’nin futbol Bonusu göz kamaştırıyor





Evet evet…
Alışılmışın dışında bir şeyler oluyor Fenerbahçe’de.
Biz pek alışık değiliz böyle şeylere…
Yıllarca Semih’e genç oyuncumuz dedikten sonta şimdi Recep Niyaz, Berkay ve Salih gibi gençlerimiz var.
Var olmakla kalmıyorlar artık onları sahada da görüyoruz.
Dedim ya alışık değiliz biz böyle şeylere…
Genç bir oyuncu hem sahaya 11`de çıkacak hem de oynadığı futbolla taraflı tarafsız herkese kendisini hayran bırakacak…
Elbette Fenerbahçe’nin Cristian saçlı genç yıldızından bahsediyoruz.
Salih Uçan…
Tarif edilemez bir gurur ve heyecanmış, bir genç oyuncun sahada güzel işler yaptığını görmek…
Aşk olsun sana be çocuk…
Gözlerimizi kamaştırdın.

***

Salih ile ilk kez sezon başı hazırlık maçlarında tanışmıştık.
Diğer genç oyunculara oranla kendisine olan güveni top ilk ayağına geldiğinde belli oluyordu.
Ayağına gelen her topu olumlu kullanırken “İşte ben buradayım; aradığınız ve beklediğiniz o genç oyuncu benim” diyordu.
Sırıtmadan, panik ve heyecan yapmadan, oyunu okuyuşu dikine oynama çabası ve attığı paslar, kendisinde olan güven ve yeteneğin harmanlanması.
Topu ayağına aldığında ne yapması gerektiği biliyor. Bu da tamamen sahaya hakim olmasından kaynaklanıyor.

***

Salih oynadıkça neler yapabileceklerini gösteriyor bizlere.
Bırakın genç oyuncuları futbol hayatının sonuna gelmiş bir çok tecrübeli oyuncu da bu hakimiyet yok.
O oynadıkça ben sahada çocukluğumun efsanesi Oğuz Çetin’i görüyorum, sahada…
Saçları Cristian ama ayakları kesinlikle Oğuz Çetin…
Yaşı yetenler hatırlayacaktır efsane kaptanımız Oğuz Çetin’i orta saha da tam bir maestro gibi yönetirdi Fenerbahçe’yi. Attığı milimetrik paslar rakip defansı çökertir topu Aykut ya da Rıdvan ile buluştururdu.
1461 ve Bursaspor maçlarını izlerken Salih’ten ziyade Oğuz Çetin’i izlediğimi hissettim.

***

Aynen böyle devam çocuk!
Böyle oynamaya devam edersen Fenerbahçe ve Türk futbolu için çok büyük bir kazanç olacaksın.
Belki gidecek  çok yolun var ama sabırlı olursan zoru kolay yapacak yetenektesin.
Çalışmaya devam..
Bizi kendine hayran bırakmaya ve çubuklu formaya hizmete devam et.









14 Ocak 2013 Pazartesi

İki Resim Ve İki Camia Arasındaki Farkları Bulunuz..

Bir tarafta;

Eskişehirspor ile deplasmanda oynadığımız maçta, rakip takım 10 kişi kalınca Türkiye Futbol Federasyonu temsilcisine başvurup maça 10 kişi devam eden U15 Futbol Takımımız.





Diğer tarafta 1461 trabzonspor ve malum camia.



Lütfen iki resim arasın daki farkları bulunuz..

10 Ocak 2013 Perşembe

Maccabi Maçına Bakış...




Büyük hedefler ve transferler ile girilen sezonun belki de en kritik maçı geldi çattı. Mağlubiyet durumunda takım 0/3 yapmış olacak, geri dönüş zorlaşacak. Kazanırsak Siena mağlubiyeti telafi edilecek, umutlar tekrar yeşerecek...

Öncelikle çeyrek finali hedefleyen takımların kendi sahasında maç kaybetme lüksü yok. Siena karşısında alınan mağlubiyet, deplasmanda extra maç kazanma zorunluluğu yarattı. Caja Laboral deplasmanı mı olur, Siena mı olur, Olympiacos mu, Maccabi mi önemli değil. Ancak Siena mağlubiyetini telafi edebilmek için bu deplasmanlardan en az 1 galibiyet çıkarmamız şart. Her ne kadar Nokia Arena, deplasman takımları için Avrupa'nın en zorlu salonlarından biri olsa da, yukarda saydığım takımlar arasında en fazla kazanma umudu Maccabi karşısında bana göre. 

Tabi bu galibiyet beklediğim anlamına gelmiyor, 15-20 sayı farkla yenileceğimizi düşünüyorum. Hem kağıt üzerinde, hem de basketbol olarak Maccabi'yi diğer rakiplerden 1 gömlek aşağıda görüyorum, söylemek istediğim bu...

Muhtemelen yarın da senelerdir süregelen pota altı problemlerimiz devam edecek, Shawn James haftanın MVP'si olmaya yaklaşacak. Ayrıca Eliyahu ve Malcolm Thomas da ciddi sorunlar yaratabilecek isimler gibi duruyor. Belki yıldız yaratma geleneğimiz beklenenin aksine James ile değil, Thomas veya Eliyahu ile devam eder. Sürpriz bekliyorum bu açıdan...

Rakip ne yapardan çok, biz ne yapabiliriz soruna gelirsek; bugüne kadar yaptıklarımızdan farklı bir şey yapacağımızı düşünmüyorum. Efes maçından sonra Aziz Yıldırım'ın takımı makamına çağırıp, fırçaladığı söyleniyor. Fırça belki Türk oyuncular üzerinde işe yarayabilir ama Batiste ve Andersen gibi yabancıları Azizsilin ayağa kaldırabilir mi bilmiyorum. 

Uzun lafın kısası çok fazla ümitlenmemek gerek. Oyuncu grubumuz takım değil, çok ciddi uyumsuzluklar göze çarpıyor. Yere düşen takım arkadaşını kaldırmaya hiç kimsenin gitmediği bir oyuncu grubundan başarı beklemek hayalperestlik olur. Bu saatten sonra ne değişir? Bence hiç bir şey...


Not: Yazıyı gönderen arkadaşım sevgili @iskoch86 'İskender`e' teşekkür ederim ellerine sağlık..

28 Aralık 2012 Cuma

Aykut Kocaman Fenerbahçe’ye ihanet etmekten vazgeçmiyor


Ah Aykut Hoca ah!
Sen var ya sen tam bir vatan hainisin.
Eh! Yabana atma… Sarı Lacivert sevgisi olanlar için takımına ihanet en az vatana ihanet kadar ağırdır.

***

 “Gidiyorum, istifa ettim” deyip çark edip geri geliyorsun.
Hiç öyle şey olur mu?
Ah Aykut Hoca ah… Yatacak yerin yok senin.
3 yılda perişan ettin şu güzelim kulübü.
İlk yılını ele alalım. Madem şampiyon yapacaktın kulübü 8 puan geriye neden düştün. Kalbimize iniyordu. Trabzon’u da yıllar sonra havaya soktun.
Ataydın baştan farkı, 3 Temmuz’da olmazdı.
Camiamız cemaate gelin edilmeye kalkılmazdı.

***

Ah Aykut Hoca ah!
28 yıl sonra kupayı neden aldın?
Şimdi Türkiye Kupası’na takımlar nasıl motive olacak?
Ayıp değil mi kardeşim. Hem de Bursa gibi bir takımı finalde eze eze 4-0 yeniyorsun.
Yakıştı mı kardeşim.
Ne olacak bu kupanın hali?

***

Ah Aykut Hoca ah!
Sen tut Avrupa Ligi’ni kasıp kavur.
Aldığın 5 galibiyeti bilmeyiz. Önemli değil o, sen Marsilya’ya İstanbul’da nasıl verdin o puanı?
Onun hesabını ver kardeşim…
Hele sen takımı Avrupa’da şampiyon yapma biz sana o zaman sorarız

***

Biz anlamayız şike davasıymış, futbolcular gitmişmiş, kamuoyu baskısıymış.
Sen o yarım puanla nasıl kaybettin şampiyonluğu geçen sene…
Onun hesabını ver bakalım.
Az bile yaptı sana tribünde “istifa” diye bağıranlar.
Gerçi onlar aynı duyarlılığı şike davasında göstermemişlerdi. Seyretmişlerdi biz sokaklarda yürürken. Ama olsun bir bildikleri var demek ki sana bağırıyorlar “İstifa et” diye…

***

Ah Aykut Hoca!
Ne dönek adamsın…
Yani başkan, futbolcular, aklı başında taraftarlar “dön” diye baskı yaptığı için geri dönüyorsun.
Olur mu kardeşim!..
Önce seni ve sonra Aziz Yıldırım’ı yemek isteyenlere, Fenerbahçemizidavayla olmadı manüplasyonlarla ele geçirelimdiyenlere engel oluyorsun.

***

Ah Aykut Hoca ah!
Boyun posun devrilsin emi!
Şu kulübe ihanetten vazgeçmiyorsun.




17 Aralık 2012 Pazartesi

Yakışmadı Raul..!

Geldiği günden beri oynadığı futbolla, Fenerbahçeli taraftarların gönlünde taht kuran Raul Meireles`in kırmızı kart sonrası yaptıkları, ne kendisine ne de temsil ettiği Fenerbahçe camiasına yakışmadı.

Kötü oynadığı dakikalar da sinirlerine hakim olamayan Raul Meireles anlaşılan bir süre takım arkadaşlarını yalnız bırakacak.